Kindergarten neden çokkültürlü/çokdilli eğitimi destekleyen projeler yapmıyor?

 

Sabah Kindergarten’e girdim. 

Erzieherin(eğitmen) benimle konuşmak istediğini söyledi. 

Ramazan hazırlıklarına başlamışlar. 

Biraz projeden bahsetti. 

Benden bir tane seccade getirmemi rica etti. 

Benimle konuşan kişi Frau F. kültürel projelerden sorumlu. 

Öyle dışardan proje yapmaya gelen biri değil.  

Ekipten biri. 

Kindergarten ekipten üç kişiye bu görevi vermiş. 

Bütün grupları sırayla gezip onları dünyayla tanıştırıyorlar. 

Yaşadığımız yeri çocuklara tanıtan da onlar. 

Volkshochschule (Halk Eğitim Merkezi) ile ortak çalışmalar yapıyor, haftada bir gün kütüphaneye götürüyorlar çocukları. 

Şimdi de sırada cami varmış. 

“Caminin içi nasıl?”

“Müslümanlar nasıl ibadet ediyor?”

göstermek istiyorlarmış. 

 

Konuşmaya şahit olan kızımın gözleri parladı. 

“Soll ich dir zeigen wie man betet?” 

(Nasıl namaz kılındığını göstereyim mi sana?) 

Frau F.’in oğlu bu hafta annesine göstermiş nasıl namaz kılındığını. 

Okulda din dersinde bu sene bütün dinleri anlatıyorlarmış. 

Çok hoşuma gitti bütün dinlerin anlatılıyor olması. 

Dört sene boyunca böyle olsa ben de çocuklarımı din dersine göndermek isterdim. 

Hatta keşke din ve etik dersi çocukları bölmeden anlatılsa Drei Religionen Grundschule de olduğu gibi.

Börek de yapacaklarmış Kindergarten’de. 

Frau F.’nin Türk kültürüne olan ilgisini anlamak için özel hayatında Türk kültüründe yaşayan arkadaşları var mı diye sordum. 

Yokmuş. 

35 yaşındaki Frau F.‘nin bu kadar farklı kültürlere ilgisi olmasına rağmen göçmen kökenli arkadaşının olmaması yaşadığımız yerin geçmişini az çok anlatıyor sanırım.

Her sene birşeyler yapıyorlar Ramazan’da.

Geçen sene hurmalı kek yaptılar. 

Bir grup keki yapıp hediye paketlerine koyup diğer gruba hediye etti.

Gruplar kendi aralarında bayramlaştı yani. 

Ondan önceki sene de Türkiyeyi anlattılar çocuklara. 

Ramazan davulu yaptılar birlikte. 

Kurban Bayramında kuzucuk yaptılar. 

Ve günlerce çocuklarla bu konuları anlattılar. 

Çünkü bütün çocukların toplumu tanımalarını istiyorlar. 

Hemen hemen her hafta yeni bir konu işliyorlar.

Düşünün ne kadar çok konu işlendiğini.

Ne zaman bir fotoğraf paylaşsam şu soruyla karşı karşıya kalıyorum:

Bizim Kindergarten neden böyle şeyler yapmıyor? 

Pekçok nedeni var aslında.

Bazı yerlerde personel tembel.

Ekstra bir iş yapmak istemiyor.

Bazı yerler ise kırk sene önceki sistemle çocuk bakmaya devam ediyor.

Hala çocukları cezalandıran kurumlar var mesela.

Bazı yerlerde göçmen kökenli çocukların taşıdığı zenginliğe değil, standard çocuk eğitiminde ‘normal’ görülmeyen yönlerine odaklanılıyor. 

Zaten çocuk Almanca bilmeden Kindergarten’e başlamışsa aile birçok önyargının kurbanı oluyor.

Almanca bilmeyen çocuk bir de hareketli bir çocuksa o çocuğun dili, dini, kültürü değil problemli davranışları konuşuluyor.

Diğer yandan böyle yerlerde iki ilgili aile varsa, on ilgisiz aile oluyor.

İlgili aileler ilgisiz ailelerin arasında kayboluyor.

Hatta ilgili aileler zamanla kurumda küçümseyici davranışlar gördüklerinde geri çekiliyor, mümkün olduğunca iletişim kurmamaya başlıyorlar. Onlar da geri çekilince “çokkültürlülük”, “çokdillilik” projeleri yalan oluyor.

 

Çeşitlilik projelerini önemseyen ama harekete geçemeyen müdürler ise diğer problemleri sıralıyor:

Bütçe yok.

Personel yok.

Var olan personel hastalanıyor.

Aynı anda bir kaç personel hastalandığın açığı kapatmak için gruplar birleştiriliyor.

Çocukların birçoğu Almanca bilmiyor.

Personel diğer kültürlere ilgi duymuyor.

Göçmen kökenli personel bile yeni fikirler getirmiyor.

Destek olan aile ya yok ya da çok az.

 

Bunlar da benim gözlemlerim: 

 

1-Çocuklarına Almanca öğretmeyen aileler bu görevi Kindergarten’e bırakıyor. Gruplarda Almanca bilmeyen çocukların sayısı arttığında ekip motivasyonunu kaybediyor ve ekstralarla uğraşmıyor.  

 

2-Alman kültürüne ilgisiz davranan, etkinliklere katılmayan aileler, kendi yaşadıkları kültürün de önemsenmemesine neden oluyor. 

 

3-Ailelerin bir kısmı “Vielfalt”, “Diversity”, “Inklusion”, “interkulturelle Erziehung”, “interreligiöse Erziehung” gibi terimlerin ne manaya geldiğini anlamıyor veya önemsemiyor.  

 

4-Bazı aileler için 2-6 yaş dönemi çok da önemli bir dönem değil. Kindergarten’i oyun parkı gibi görüyor. Duvarda asılı mektuplar dışında hiçbir şeyden haberi olmuyor. Hatta bazı ailelerin o mektuplardan da haberi olmuyor.

 

5-Göçmen kökenli aileler “çeşitlilik” konusunda Kindergarten’i desteklemiyor. Bazı kurumlarda sadece Ramazan Bayramında şeker, kek, poğça gönderiyor aileler. Bu da yeterli değil.

 

6-Bundan 15-20 sene önce yaşanmış olaylar bugün yaşanmış gibi anlatılıyor etrafa. Bir başkasının olumsuz tecrübesinden olumsuz etkilenen aile kendine şans tanımıyor. “Zaten yapmamışlar, zaten yapmayacaklar” deyip geri çekiliyor, talep bile etmiyor. 

 

7-Bazı ailelerde yanlış anlaşılma korkusu var. Belki de dışlanma veya kendini ifade edememe korkusu. 

 

8-Bazı aileler Kindergarten‘de farklılıklarının dikkat çekmesini istemiyor. Ama evde çocuklarına “Biz Alman değiliz, Türküz” , “Biz onlar gibi değiliz” gibi cümleler kuruyorlar. Onlar kim, biz kim? 

Madem “onlar” gibi değil çocuk, neden Kindergarten’de “onlar” gibi? 

Toplumda sürekli “onlar” gibi olan çocuk, sürekli uyum sağlayan çocuk bir gün “Ben kimim?” dediğinde bu soruyu nasıl cevaplayacak? 

Tiktok’ta gençler bu konularda dertleşiyorlar birbirleriyle.  

Dinlemenizi tavsiye ederim.

 

9-Bazı kişiler kendi görüşlerini başkalarının görüşlerinden daha değersiz görüyor. Çocuğunun gelişiminde Kindergarten tarafından eksik bırakılan kısımları görse bile dile getiremiyor. Hele bir de konu din ve dil ise. Küçümsenmekten ve dışlanmaktan korkuyor belki de.

 (Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Lütfen siz de ekleyin gözlemlerinizi yorumlara.)

 

Her ne kadar aileler kendilerini “Biz Türkler”, “Biz Müslümanlar”, “Biz göçmenler” gibi gruplaştırsa da aslında onları bu etiketler birleştirmiyor. 

İlle etiketleyeceksek şöyle etiketleyelim:

İlgili aileler, ilgisiz aileler

Aktif aileler, aktif olmayan aileler

Değişim isteyen aileler, değişim istemeyen aileler

Konuşan ama harekete geçmeyen aileler, konuşan ve harekete geçen aileler

“Ben neler yapabilirim?” diyen aileler, “Banane ya” diyen aileler

 

Aşağıdaki kısım “Ben neler yapabilirim?” diyen aileler için…

Ben neler yapabilirim?

“Benim Almancam iyi değil” deyip geri çekilmenize gerek yok.

Bazen davranışlarınızla da anlatabilirsiniz önemsediğiniz şeyleri.

Kindergarten’in önemsediği ve sizin önemsediğiniz özel günlerde çocuklara birşeyler götürebilirsiniz. Zamanla ekip önemsediğiniz günleri fark ediyor ve daha hassas olmaya başlıyor o günlerde. 

Ramazan’da “Ramazan bağışı” yapabilir,

Bu konularda kitaplar hediye edebilirsiniz.

Bütün etkinliklere katılmalı,

yardım etmeli,

diğer ailelerle tanışmalısınız.

Tanıştığınız herkes fikirlerinizden haberdar olacak.

Bazı insanlar “Hiç böyle düşünmemiştim” diyor anlattıklarınızı duyunca.

Zaten genelde küçük çocuklu ailelerle konuşulan konu “çocuk eğitimi” oluyor ve bir şekilde konu çokdilliliğe, çokkültürlülüğe geliyor. 

İnsanlar merak ediyor evde ne yiyip içtiğinizi 🙂

Mümkünse Elternbeirat’a (Aile Birliği) girin.

Ben girmedim çok yoğun olduğum için.

Sosyal medya paylaşımlarıyla gündem ediyorum önemsediğim konuları.

Önceden Instagram’dan, şimdi Whatsapp’den.

Siz de sosyal medyayı kullanabilirsiniz gündem etmek istediğiniz konularda.

Motivasyonunuzu kaybetmemek için sosyal medyadan bu konuları gündem eden kişileri takip edebilir,

çevrenizle fikir alışverişi yapabilirsiniz.

Bizim Kindergarten kapıya bir kutu koymuştu. 

Herkese çocukların evde yaşadığı kültür ve konuştuğu diller sorulmuştu. 

Biz de yazıp attık kutuya.

Belki müdürünüze bu fikri anlatabilirsiniz.

Bir de size önemsediğiniz noktalar sonulduğunda muhakkak önemsediğiniz bütün konuları yazın.

Örneğin şöyle: Mehrsprachigkeit, interkulturelle/interreligiöse Erziehung, Medienkompetenz, Resilienz, Inklusion. Diğerlerini (Selbstkompetenz, Sozialkompetenz, Sachkompetenz etc.) zaten her Kindergarten önemsiyor

 

Mücadele ederken zaman zaman kendinizi yalnız da hissetseniz yalnız olmadığınıza emin olun.

Almanya’nın dört bir yanında çocukların kimlik gelişimi için gönüllü mücadele veren insanlar var.

Bir baba anlattı.

Vejeteryan menü talebinin ciddiye alınması için Kindergarten müdürüyle defalarca konuşmuş.

Yemek şirketleriyle iki senelik anlaşmaları olduğunu söylemişler. O süre dolmasına rağmen menü değiştirilmeyince baba yerel meclise girmiş. „Bu problemi çözene kadar uğraşacağım“ dedi.

„Amaaaan ben hiç uğraşamam“ diyorsanız uğraşmayın tabi.

Karar sizin.

Betül Özdemir

www.meryemundmaria.de

+ posts